SAVUNMASIZLIK VE DÜZENSIZLIK TEORILERINDE (KISACA) SUÇ KORKUSU

SAVUNMASIZLIK VE DÜZENSIZLIK TEORILERINDE (KISACA) SUÇ KORKUSU

ETKİNLİK TARİHİ: 03 Şubat 2020

Savunmasızlık (Vulnerability) Yaklaşımı

                                       Yakup GÖKÇE                          

Zayıflık ya da İncinebilirlik yaklaşımı olarak da ifade edilebilen savunmasızlık yaklaşımı, suç korkusunu, birey ya da grup düzeyinde ele alarak, bireyler veya gruplar ile suç korkusu arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır. Yaklaşım, toplumda bazı özelliklere sahip bireylerin ya da grupların suç karşısında kendini daha savunmasız hissettikleri argümanına dayanmaktadır. Yaş, cinsiyet, sağlık durumu, eğitim, gelir düzeyi gibi değişkenler ile suç korkusu arasındaki ilişki, yaklaşımın merkezine yerleştirilmektedir. Bu yaklaşıma göre suç korkusunun ana nedenleri; bireyin suça karşı koyamayacak, direnç gösteremeyecek, kendini koruyamayacak kadar savunmasız hissetmesi ve saldırıdan kaynaklanan kayıpları kısa sürede karşılayacak güce sahip olamamasıdır.

Savunmasızlık yaklaşımında, fiziksel ve sosyal savunmasızlık olmak üzere iki farklı savunmasızlık biçimi öne çıkmaktadır: Fiziksel savunmasızlık, bireyin mağduriyete karşı kendisini daha savunmasız hissetmesine neden olan fiziksel karakteristiklere gönderme yapar. Sosyal savunmasızlık; bireyin mağduriyete karşı kendisini daha savunmasız hissetmesine yol açan tipik sosyal karakteristikleri içermektedir.

Savunmasızlık yaklaşımı çalışmalarında kadınların suça daha az maruz kalma riski altında olmalarına karşın, suçtan daha çok korktuklarına yönelik bir çelişki sıklıkla tekrarlanmaktadır. Bunun Nedenleri arasında kadınların cinsel saldırıya uğrama korkuları ve kadınların fiziksel yapılarının erkeklere oranla daha zayıf olmaları sayılabilir. Genç ve yaşlı bireylerin orta yaş bireylere oranla suçtan daha çok korktukları da ileri sürülmektedir. Özellikle yaşlıların mağduriyet veya mağduriyetin sonuçları ile başa çıkmada gerekli kaynaklara sahip olamamaları, suç korkusunu daha yoğun yaşamalarının önemli bir nedenidir.

Düzensizlik (Disorder/Incivilities) Yaklaşımı

Düzensizlik yaklaşımı, çevrenin yapısı ile suç korkusu arasında ilişkiye odaklanmaktadır. Yaklaşım, çevrede görülen düzensizliklerin veya bozuklukların bireyi olumsuz yönde etkileyebileceğini ve bireyde korkuya yol açabileceğini ileri sürmektedir. Düzensizlik yaklaşımı, çevredeki düzensizlikleri, sosyal ve fiziki çevre düzensizlikleri olmak üzere ikiye ayırmaktadır.

Yapılan çalışmalarda suç oranlarının yüksek olduğu bu bölgelerde; fiziksel yapının da bozuk olduğu, sanayileşmenin ve nüfusun daha çok bu alanlarda yoğunlaştığı, göçmenlerin çoğunlukla bu alanlarda yaşadığı ve bu bölgelerde sosyal kontrolün daha zayıf olduğu vurgulanmıştır. Düzensizlik yaklaşımı üzerine çalışma yapan sosyologlar, sosyal çözülmenin en çok kent yapısında ortaya çıktığını varsayarak kentleri; suçun üretildiği ve yaygınlaştığı mekânlar olarak görmüşlerdir. Bu nedenle onlara göre kentsel alanlar, sapma ve suç araştırmaları için birer laboratuvar konumundadır.

Düzensizlik yaklaşımı; çevresel düzensizliği, fiziksel ve sosyal düzensizlik olarak iki grupta incelemektedir. Fiziksel düzensizlik; metruk binalar veya arabalar, etrafa dağılmış çöpler, duvar yazıları, boş arsalar, pis sokak araları, başıboş köpekler ve yetersiz aydınlatma gibi suç ile ilişkilendirilebilecek fiziki ipuçlarını içermektedir. Sosyal düzensizlik ise hırsızlar, serseriler, çeteler, saygısız komşular, dilenciler, madde bağımlıları, yankesiciler ve evsizler gibi suç işleme olasılığı yüksek görülen insanların rahatsız edici davranışlarına gönderme yapmaktadır.

Düzensizlik yaklaşımı içerisinde değerlendirilen kırık camlar teorisine göre de küçük düzensizlikler daha büyük düzensizliklere ve nihayet ciddi suçlara davetiye çıkaracaktır. Özetle, suçlara davetiye çıkaran küçük düzensizlikler, aynı zamanda suç korkusuna yol açabilmektedir.

Kaynakça: Yazgan,Ç.Ü. (2017) Suç Sosyolojisi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi



ÜYE GİRİŞİ